10 November 2025 - Monday
SOSYALLEŞME (Toplumsallaşma)
...
Yazar - HATİCE GÜLCAN YÜKSEL
Okuma Süresi: 3 dk.

HATİCE GÜLCAN YÜKSEL
hgyuksel1974@gmail.com -
Türkiye’de Sosyalleşmenin Dönüşen Yüzü
Sosyalleşme, insanın toplumun değerlerini, normlarını, inançlarını öğrenip içselleştirdiği bir süreçtir. Yani insan, yalnızca doğduğu gibi değil, içinde yaşadığı toplumun etkisiyle “toplumsal bir varlık” haline gelir. Bu süreç, hem bireyin kişiliğini biçimlendirir hem de toplumun kültürel sürekliliğini sağlar.
Fakat bugün Türkiye’de bu sürecin yönü ve niteliği ciddi biçimde değişiyor. Bir yanda hızla gelişen teknoloji, diğer yanda zayıflayan toplumsal bağlar, bireyleri hem daha görünür hem de daha yalnız hale getiriyor. Sosyalleşme, artık yüz yüze iletişimden çok, dijital platformlarda “beğeniler” üzerinden yaşanıyor.
Eskiden mahalle kültürü güçlüydü; herkes birbirini tanır, çocuklar sokakta birlikte büyürdü. Bugünse aynı apartmanda yaşayan insanlar birbirinin adını bile bilmeyebiliyor. Komşuluk yerini sessiz kapılara, sohbetler yerini telefon ekranlarına bıraktı. Bu durum, toplumun dayanışma ruhunu zayıflatıyor, empati duygusunu köreltiyor.
Aile, sosyalleşmenin ilk ve en önemli basamağıdır. Ancak Türkiye’de aile yapısında da değişim yaşanıyor. Ekonomik zorluklar, uzun çalışma saatleri ve stres, aile bireylerinin birlikte geçirdiği zamanı azaltıyor. Aile içi iletişimin azalması, çocukların toplumsal değerleri doğrudan yaşayarak öğrenmesini zorlaştırıyor.
Eğitim kurumları ise sosyalleşmeyi desteklemesi gerekirken, çoğu zaman sadece bilgi aktarımıyla yetiniyor. Öğrencilerin birbirini anlamayı, iş birliği yapmayı ya da farklılıklara saygı göstermeyi öğrenmesi için yeterli ortamlar sağlanamıyor. Bu da gençlerin birey olarak gelişmesini ve topluma sağlıklı biçimde katılımını engelliyor.
Bir diğer sorun da toplumdaki kutuplaşma. Farklı düşüncelere tahammülün azalması, insanları birbirinden uzaklaştırıyor. Oysa sosyalleşme, farklılıklarla bir arada yaşayabilme becerisidir. Bu beceri zayıfladığında, toplumsal barış da yara alır.
Medya ve sosyal medya, sosyalleşmenin yeni alanı haline geldi. Fakat burada da dikkatli olunmalı; çünkü bu alanlar, bazen bilgi paylaşımını değil, önyargıları ve nefret söylemini pekiştiriyor. Gerçek iletişimin yerini, yüzeysel etkileşimler alıyor.
Yine de her şey karanlık değil. Türkiye’nin güçlü bir toplumsal belleği var: dayanışma, misafirperverlik, yardımseverlik… Bu değerler, doğru şekilde aktarılırsa toplumsallaşmanın yeniden güçlenmesi mümkün. Ailede, okulda, mahallede yeniden yüz yüze bağlar kurulmalı; çocuklara paylaşmanın, saygının ve birlikte yaşamanın önemi öğretilmeli.
Toplumsallaşma, sadece bir sosyoloji kavramı değil; birlikte yaşama sanatıdır. Bir toplumun geleceği, insanların birbirine bakışında, birbirine ayırdığı vakitte gizlidir.
Belki de yeniden başlamanın yolu, bir “merhaba”dan geçiyor. Çünkü toplumsal bağlar, en basit kelimelerle güçlenir.
Yorumlar (0)
Tüm Yazıları