“Duha: Karanlığın İçine Doğan Işık”
...

Ramazan BÜLGEN
ramazanbulgen33@gmail.com -
Hayat bazen insanın üzerine çöker.
Gece uzar da uzar…
Kalp daralır, nefes ağırlaşır, umut tükenir.
Ve insan, kendi sessizliğinde fısıldar:
“Allah beni unuttu mu?”
İşte Duha Sûresi, bu fısıltıyı susturmak için inmiştir.
Karanlığa gömülen bir kalbe Rabbinden gelen en büyük tesellidir:
“Rabbin seni terk etmedi; sana darılmadı da.”
Bu cümle, bir Peygamber’i ayağa kaldırdığı gibi bugün umutsuz bir genci, yalnız bir anneyi, borçtan nefesi kesilen bir babayı, hastane koridorlarında dua eden yaşlı bir adamı da ayağa kaldırır. Çünkü herkesin içinde bir gece vardır —
ve Duha, o gecenin ardından doğan aydınlıktır.
Duha, kuşluk vaktidir; güneşin tatlı tatlı yükseldiği, soğuğun dağıldığı, tazelenmiş bir sabahın ferahlığı…
Hayatın da böyle vakitleri vardır.
Karanlığın hemen ardından gelen küçük bir tebessüm, beklenmedik bir haber, içe düşen bir huzur…
Rabbimiz geceye de yemin eder, kuşluk vaktine de.
Çünkü hayat hem gecedir hem duha…
Yani:
“Zorluklar olacak, ama karanlık seni tüketmek için değil; seni olgunlaştırmak içindir.”
Ve ardından büyük ayet gelir:
“Rabbin sana verecek; öyle verecek ki, sonunda razı olacaksın.”
İnsanın içine yayılan bu cümle, en ağır yükleri bile hafifletir.
Kapılar kapandığında umut olur, kalp yorulduğunda nefes olur.
Sûre, sonunda üç cümleyle kalbi eğitir:
Yetimi incitme.
Yoksulu hor görme.
Nimetleri unutma.
Çünkü karanlıktan çıkan herkes başkasının ışığı olmayı öğrenmelidir.
Allah seni koruduysa sen de birini koru.
Allah seni kaldırdıysa sen de birini kaldır.
Allah seni unutmadıysa sen de kimseyi unutma.
Duha Sûresi bize şunu öğretir:
Her insanın hayatında bir gece vardır.
Ama her gecenin bir duha vaktine kavuşacağına söz veren bir Rab de vardır.
Kısacası:
Allah seni hiç bırakmadı.
Sana hiç darılmadı.
Ve senin için hâlâ hazırladığı bir “hoşnutluk vakti” var.
O hâlde, karanlığın hangi yerinde olursan ol, unutma:
Duha yakındır.